Site icon Erasmusgram

PANDEMİ SÜRECİNDE DİJİTALLEŞEN SEYAHATLER

 Şuan içinde bulunduğumuz ve kaçınılmazımız nedir? , diye sorsak. Tartışmasız hepimiz dijitalleşme, internet, akıllı telefon diye cevap veririz.

Yaşamış olduğumuz ve halende içinde bulunduğumuz Pandemi sürecinde yaşantımızın odak noktası haline gelen sanal platformlarla entegre olmuş durumdayız. Hepimizi kısıtlayan bu süreç özellikle Z ve Y kuşağı açısından seyahat etmek bir yaşam tarzı haline gelmişken oldukça etkilenmiştir. Biz yeni jenerasyonun en büyük tutkularından olan yeni yerler keşfetmek, farklı kültürler tanımak, network geliştirmek sanal dünyadan kurtulmanın en iyi yollarındandı.

   Pandemi nedeniyle birçok kültür ve sanat etkinliği iptal edilirken, #Edekal #StayAtHome kampanyasına katılan birçok kurum ve kuruşular kapılarını dijital ortamlarda tüm ziyaretçilerine açan kültür durakları oluşturdu.

Görkemli kütüphanelerin rafları arasından, geçmişi yüzyıllara dayanan etkileyici müzeler, dünyanın en önemli film ve belgesel faaliyetleri, gökkuşağının her rengine sahip festival arşivleri…

– Ayasofya Müzesi, İmparator Konstantios tarafından 360 yılında inşa ettirilen Ayasofya, İstanbul’un fethinden sonra camiye çevrilmiştir.

– İsviçre’nin Basel şehrinde her yıl düzenlenen uluslararası sanat fuarı “Art Basel” yaklaşık 2 bin sanat eserini odalar halinde incelenmesine imkân sağladı.

– İtalya’nın incisi Venedik Kanalları                                                                                                                                 – Dünyanın önde gelen belgesel festivallerinden Amsterdam Belgesel Film Festivali (IDFA) festival tarihinden 300 filmi erişime açtı.

– Chicago Sanat Enstitüsü 50 bini aşkın eseri internet erişimine açtı.

– Sanat serüvenine 1990’da başlayan Ankara Merkezli Galeri Soyut da ziyaretçilerine resim, heykel ve seramik gibi farklı dallardan açılan birçok karma ve kişisel sergiyi 3D tur ile gezme imkânı sağladı.

– Solomon R. Guggenheim Müzesi’nde Franz Marc, Piet Mondrian, Pablo Picasso ve Jeff Koons gibi efsanevi sanatçıların eserleri bulunuyor.

– Petrol kralı Paul Getty tarafından kurulmuş J. Paul Getty Müzesi Müze, Los Angeles’ta iki noktadan oluşur: Getty Villa ve Getty Center

– Ulusal Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi Sevl

– Van Gogh Müzesi Amsterdam

– İzmir’in gözdesi Arkas Sanat Merkezi

– Yüzyıllar boyunca Papaların küratörlüğünü yaptığı önemli bir sanat ve klasik heykel koleksiyonuna sahip Vatikan Müzeleri

– Yunanistan’ın en büyük müzesi ve dünyanın en önemli müzelerinden bir olan Yunanistan Ulusal Arkeoloji Müzesi

 

Yukarıda sıraladıklarımız ve daha birçok toplu etkinlikler dijitale taşındı. Lokaysan değiştirmeden dijitalleşme ile gezmeye ve öğrenmeye devam ettiğimiz aynı zamanda sahicilikten çok anında lığın ön plana çıktığı bu süreç de benim için önemli olan hissettiklerim. Bize sunulan dijital gezi imkânı dünyanın devasa sanat müzesi olan Louvre Müzesi görmemizi sağlarken oraya gittiğimizdeki heyecanı, etrafa meraklı gözlerle bakmamızı sağladı mı?

Benim bu soruya cevabım pandemi süreci bittikten sonra katıldığım görüş olan İlber Ortaylı’nın dediği gibi  “Şimdiki gençlere söylüyorum, zahmetten kaçmayın. Tren mi var, atlayın,- yol mu var, gidin. O yaşlarda yeni yerleri görmenin zevki başkadır. Tecrübeyle görmek de güzeldir ama gençlik enerjisiyle dolaşmak bir başkadır”.

Hayat öğrenmek ve evrimleşmek üzerine değil midir? Peki ya Pandemi sürecinden sonra aynı hevesle ve tutkuyla yeni yerler görmeye, keşfetmeye ve doğaya karışmaya devam edecek miyiz? Şuan birçoğumuzu hem kısıtlayan hem de tedbirle seyahat etmekteyken, bu süreç bittikten sonrada artan seyahat isteklerine rağmen uzun bir süre etkileri sürecektir. Ve ilk olarak local geziler artarken ardından komşu ülkeler ve güven duyulan ülkelere seyahatler artacaktır. Merak ettiğimiz yerleri gezmek umuduyla…

Yazar: Şeyda Erdem

Exit mobile version